• BIST 100
    115.140.23
  • USD
    32,45
  • EURO
    34,76
  • GRAM ALTIN
    2407,26
  • ÇEYREK ALTIN
    3960,69
  • BITCOIN
    1878963,30

KARI-KOCA ARASINDAKİ ÜSTÜNLÜK DERECESİ

Abdullah Şabanoğlu
KARI-KOCA ARASINDAKİ ÜSTÜNLÜK DERECESİ
01 Haziran 2022-09:28

KARI-KOCA ARASINDAKİ ÜSTÜNLÜK DERECESİ

Erkek Allah (c.c.) katında kadından daha değerli değil, buiki cins arasındaki fiziksel ve ruhsal farklılıklar vardır.

Biyolojik farklılık insaniyet bakımından artı veya eksi bir değer ifade etmemektedir.

Bu farklılığın amacı insanın varlık âleminde devamlılığını saglamaya yöneliktir.

İslam'a göre Allah'tan başka her şey çiſt olup tek başına kamil ve kendine yeterli olan yalnızca Allah'tır.O'nun dışında her şey kendi türünden olan bir karşı cinse muhtaçtır.

Örneģin pozitif elektrik negatife, proton nötrona ihtiyaç duyar. Erkek-kadın açısından da durum böyledir. Onlar "insan" adı verilen soyutun fizikleri ve ruhları birbirinden farklı olan iki parçasıdırlar.

 “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun (varlığının kudretinin) delillerindendir." (er-Rúm, 30/21)

İki cins arasında tam bir eşitlik değil, bir yetenek ve görev dağılımı söz konusudur. Bu dağılım aile için bir rahmettir.

Zira bu onların birbirlerinin eksiğini tamamlamalarına imkan verir.

Ashâb-ı kirâmdanEsmâbintiYezîd adında bir hanım vardı. Çok güzel konuşurdu. Birgün hanım sahâbîlerEsmâ’yı aralarında temsilci seçerek Peygamber Efendimiz’e gönderdiler. Merak ettikleri bir konuyu ondan öğrenmesini istediler.

EsmâResûl-i Ekrem’in huzuruna giderek şunları söyledi:

Siz erkekler ise cuma namazı kılmak, câmilere ve cemâatlere gitmek, hastalara gidip hatır sormak, cenazelerde bulunmak, defalarca hac edebilmek, bunlardan daha faziletli olarak da Allah yolunda savaşıp cihâd etmek gibi üstünlüklerle bizi geçmiş durumdasınız.

Şurası da muhakkakki erkek kısmı hac veya umre etmek, kâfirlerle savaşmak üzere evinden çıktığı zaman mallarınızı biz koruyor, iplik eğirip elbiselerinizi dokuyor ve çocuklarınızı besliyoruz. O hâlde biz kadınlar, o hayırlı işlerin ecir ve sevabında sizlere ortak olamaz mıyız?

 “Ey hanım! Şunu iyice anla ve seni gönderen hanımlara anlat ki, kadın kısmının kocasıyla iyi geçinip onun hoşnutluğunu kazanması, saydığın o değerli ibadetlerin hepsine denk olur.”

Esmâ bu cevabı alınca çok sevindi ve “Lâ ilâhe illallah” diyerek oradan ayrıldı (İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe, VII, 19; MehmedZihni, Meşâhîrü’n-nisâ’, I, 36).

Meseleye bu zaviyeden bakıldığında “Erkek mi, kadın mu üstün?” tartışmasının lüzumsuzluğu daha iyi anlaşılacaktir.

ÜSTÜNLÜK TAKVADADIR:

"Ey o bütün insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, hem de sizi şaabşaab, kabîlekabîle yaptık ki tanışasınız, haberiniz olsun ki Allah yanında ekreminiz en takvalınızdır, her halde Allah alîmdir, habîrdir."  (Hucurât; 13)

Kur'an-1 Kerim'in erkek-kadın arasındaki münasebetleri düzenlerken kullandığı ifadeler arasında en belirleyici olanı “kavvâmûn” lafzıdır.

ERKEK AİLENİN REİSİDİR.

Allah tarafından bu görev verilmiştir.Reisin emirlerine saygılı olmak şarttır.

Nisa suresinde(erricalukavvamuna ala-nisai) ayeti bu hükmün gerçek delilidir.

Klasik aşk filmlerinde, elden düşmeyen aşk romanlarında adi bir formda işlenen ve adına aşk dedikleri rezillikler;

insanı evleneceği kadına diz çöktürerek, evlenme teklifi etme alçaklığını, doğal bir kültür gibi insanlığa yutturan,  şiirlerde, şarkılarda, Allah'tan başka tanrılar gibi sevgililere taptıran, asil ve yüce insanın meleklerin secde ettigi ruhunu, şehvetin ve şeytanın önünde diz çöktürüp, zilletlere attıran, bir seytani ve nefsani gaflet ve şirk silahı olmuştur...

Yani, hiç farkında bile olmadan; imanı, şerefi, haysiyeti silip süpüren bir musibet ve alçaklık olmuştur...

en igrenç, en aşagılık ve insana en yakışmayan, insanı manen cüceleştiren, şirk benzeri korkunç bir maraz da olabilmektedir...

bu denli bir yüce sevginin yalnız Yüce Yaratan'a ve Peygamberimize karşı duyulması Müslümanlar içinmecburidir

Zira bir erkeğin veya kadının karşı cinsine sevginin itirafı diye duygu ve ifade ile sana aşığım, sana tapıyorum demesi, yüceltici bir duygu gibi görünse de bu duygu ve davranışların tahlili yapılırsa,

bunların insanı yüceltici değil, insan onurunu zedeleyici, iradesini iptal edici, adeta köleleştirici bir sevgi sapması olduğu görülür.

Bu türden ifrat bir aşk insanı şirke kadar götüren sevginin sapkınlığıdır ve cinsel sapkınlık gibi tehlikeli bir durumdur.

İnsanın insana secde edercesine ve taparcasına sevgisi asla caiz değildir.Küfürdür.

Allah'a duyulan aşk, Allah sevgisinde yok olmuş olan Allah Resulü'ne (s.a.v.) de duyulmalıdır.

ilahi bir aşk angarya bir iş, kalbî bir hastalik değildir.tam tersi insan için ekmek gibi su gibi kesin bir ihtiyaç ve mutlu, huzurlu, bir hayat için gerekli

en önemlisi de başarılı bir tarafıda da vücutta huzuru, rahatı ve mutluluğu sağlar. vücutta mutluluk hormonlarının salgılanmasına neden olur.

Bu hormonlar sayesinde kendimizi daha neşeli, daha huzurlu, daha sağlıklı, daha zinde hissederiz ve hayata hep pozitif yönüyle baka- biliriz...

Mutlulugu sağlayan hormonlar.Serotonin, endorfin, dopamin ve oksitosin isimli hormonlardır.

 

Neticede bütün çabalarımız daha çok mutlu olmak ve daha huzurlu yaşamak içindir.

ilk önce kendimize değer verip kendimizi seveceğiz; sonra da çevremizde olan eşimizi, dostumuzu, çocuklarımızı, yakınlarımızı, ahbaplarımızı, arkadaşlarımızı seveceğiz.

Allah'ın da razı olduğu ve en çok da O'nun sevildiği bir aşka talip olalım ölünceye kadar devam edelim.

Bu nedenle insanoğlu için Allah ve ahiret inancı, "mutluluğun olmazsa olmaz birer parçasıdır.

“Dikkat edin kalpler ancak allahı zikirle mutlu ve mutmain olur”

buyrulmaktadır.

Allah ve ahiret inancı olmayanların ve dinin gerekliliğini reddedenlerin mutlulukları, onlar her ne kadar bu gerçeği itiraf etmekten kaçınsalar da her zaman yarım ve eksik kalacaktır.

İslam'da aile,Kurumu

korunması gereken kutsalların başında yer alır. Bu sebeple aile başı boş bırakılmamış, bireylerini koruyacak biri aile reisi olarak en başta sorumlu tutulmuştur.

Bu sorumlu kimse, sözünü dinletecek güç ve kuvvette olmalı ki, ailede haddi aşanları meşruluk çizgisinde muhafaza edip sözünü dinletebilsin.

Bu da birinci sırada aile içinde etkisini herkese kabul ettirecek güçte olan BABA VE KOCADIR.

Ailenin Reis Yardımcısı ANNEDİR.

Babanın Ailesine Karşı İyi Davranması

Hz. Peygamber (s.a.s.), ailenin huzuru için aile fertlerinin birbirlerine değer vermesini istemiş ve aile fertleri arasında sevgi, saygı, şefkat ve merhametin hâkim olmasını tavsiye etmiştir.

 

Allah Resulü (s.a.s.), “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en iyi olanınızdır. Ben de aileme karşı en iyi olanınızım.” buyurarak huzurlu ve mutlu bir ailenin tesisindeki en önemli ilkeyi öğretmiştir.

Bu husus aynı zamanda kâmil bir mümin olmanın da önemli bir esasını oluşturmaktadır.

 

Hz. Âişe, Allah Resulü’nün şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli ahlâk bakımından en güzel olanı ve ailesine en güzel şekilde davrananıdır.”

 

Kişi ailesinden sorumludur. Zira Kıyamet günü çocukları ya şefaatçi ya da şikâyetçi olacaklardır.

 

Baba ve anne çocuklarına İslamî terbiye verdiği takdirde onların sevaplarına aynen iştirak edecek, böylece şefaatlerine mazhar olacak

 

vermediği takdirde de "Bizim eğitimimizi niçin ihmal ettin niye cehennem ateşine girmemize sebep oldun?" diye şikâyetlerine sebep olacaktır.

 

Nitekim bir ayet-i kerimede;

"Mallarınız ve evlatlarınız sizin için bir imtihandır." (Teğabün, 64/15)buyrulmaktadır.

Ayette bahsedilen imtihan babaların ve annelerin çocuklarının sadece maddî ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor,

ayrıca onların eğitimini de güzel bir şekilde yaptırmakla da sorumludurlar.

Anne babalar çocuklarına Allah'ın verdiği bir emanet nazarıyla bakmalıdırlar.

Ailevî sorumlulukları yerine getirmek anne-babanın kıyamet günü Allah huzurunda sorguya çekileceği bir emanettir.

Zira anne babalar kıyamet gününde bu emanetlere karşı nasıl davrandıkları hususunda Allah'ın huzurunda hesaba çekileceklerdir.

Nitekim Yüce Allah buyurmaktadır:

"Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz." (Tahrim, 66/6)

Hz. Ömer (r.a.):  “YâRasûlallah! Nefislerimizi koruruz fakat ailemizi nasıl koruyabiliriz?” demişti.  Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurdu: 

 

“Allah’ın sizi nehyettiği şeylerden onları nehyeder ve Allah’ın size emrettiği şeyleri onlara emrederseniz. Bu şekilde onları korumuş olursunuz.” (Hakk Dini Kur’an Dili, c; 6 sh:   5112)

 

İslam âlimleri ayet-i kerimenin emrettiği ateşten koruma işinin eğitimle olacağını belirtmektedirler.

Yani aile fertlerine İslamî terbiye verildiği takdirde, onların hem dünyada hem de ahirette mutluluğa ulaşmaları sağlanmış olur.

Böylece onlar cehennem azabından korunurlar.

Kur'an'da aile reisine terettüp eden uhrevî sorumluluk çeşitli ayetlerde veciz bir şekilde ifade edilmektedir.

Şu âyet-i kerîme konumuza ışık tutmaktadır:

 “Ey imân edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının.

Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoşgörür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah da çok bağışlayan, çok esirgeyendir” [Tegâbünsûresi (64), 14].

26-A-Nitekim bir ayette İslamî terbiyeyi ailesine vermeyip de onların cehennem ateşine düşmelerine sebep olan kişinin kıyamet gününde en bedbaht kişi olacağı şöyle belirtilmektedir:

"De ki: Asıl ziyan edenler, asıl hüsrana uğrayanlar hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet günü hüsrana uğratanlardır.

Haberiniz olsun ki apaçık hüsran işte budur. Onların hem üstlerinde hem altlarında ateşten kat kat örtüler vardır.

Ey kullarım! Bana karşı gelmenizden ötürü azabıma uğramaktan sakının."(Zümer, 39/15-16)

Bazı alimler, bu gibi ayet ve hadislere dayanarak “kıyamet günü Allah babalardan dolayı çocukları sorguya çekmeden daha önce, evlatlardan ötürü babaları sorguya çeker” demişler

İnsanın, evladına verdiği en büyük hediye, terbiyedir.

Doğan çocuk, bir süt anaya verilecekse bunun iyi, akıllı, kanı temiz, huyu güzel, itaatkâr bir kadın olması uygun olur. Çünkü, kadının sütü çocuğun huyuna tesir eder.

Nitekim insanlarda yemeklere göre hal değişikliği olur.

Yani haramdan haramzade olur. Nasıl ki, tohum iyi olursa, ekin de iyi olur. Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

"Haramdan çekinin. Çünkü haramın binası er geç harab olur.

Şeh vefanın oğlunu misal ver

Ebeveyn, çocuklarını terbiye hususunda dikkatli davranırsa, çocuklarını maddi manevi yüksek mertebelere çıkarmış olurlar.

Aksi takdirde, çocuklarını helake sürükleyecekleri gibi, kıyamet gününde kendileri sorumlu olacaklardır. Çocuğuna dünyada iyi edep öğretmemek büyük vebal ve sorumluluktur.

Hz.ÖMER Çocuğuna güzel terbiye vermeyen ihtiyarı azarladı.

Âile efradını, çocuklarını terbiye etmeyip, İslami hususlarda cahil bırakan ana ve babadan, çocuklar Allah huzurunda davacı olacaklar.

Rasulullah (asm) bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi siz de evlerinizde ve emriniz altındakileri cehennemden korumalısınız!

Onlara Müslümanlığı öğretmelisiniz. Öğretmezseniz mesul olacaksınız." (Buhârî, Vesâyâ 9; Müslim, İmâre 20)

 

O halde İslam'a göre babalık ve annelik sorumluluk demektir.

Çocuğun güzel terbiye edilmesi, çocuğun hayata mükemmel bir şekilde hazırlanmasıyla bütün mükellefiyetlerini ifa edebilecek şekilde yetiştirilmesiyle yerine getirilmiş olur.

 

Sadece din terbiyesi veya sadece meslek eğitimi vermek güzel terbiye değildir. Eksik terbiyedir.

 

0 Yorum:
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Copyright © 2024 Prasoft